}
Sohbet (Sevmeyenler Mutlu Değillerdir) 29.12.2011
Mp4 Mp3 Link

Sohbet Kodu: 113295

SOHBETİN ADI: SOHBET
TARİHİ: 29.12.2011

Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allah'a sonsuz hamd ve şükrederiz ki; bir defa daha sizlerle birlikteyiz. Bir gönül sohbeti yapmak üzere… Sizleri çok ama çok seviyoruz. Hepinizin kalbimizde ayrı bir yeri var.

Sevgili kardeşlerim! Dünya adı verilen bir gezegende yaşıyoruz. Binlerce gezegen, kâinatı kuşatmış durumda. Allah'a ne kadar şükretsek, hamdetsek azdır ki; herşey çok güzel.

Sevgili kardeşlerim! Sevgi halesi içinde bir dünya hayatımız var. Hamdolsun ki; Allahû Tealâ bizlere sevmeyi öğretti. Sevmenin, normal standartlarda muhatabı; sevilmektir. Öyleyse, biz sevelim ki onlar da bizi sevsin. Şeytanın insanlara en büyük tuzağı; “O seni sevsin de sen ondan sonra onu seversin.” tuzağıdır. Ama sevgili kardeşlerim,  biz böyle yapmamalıyız. Başkaları bizi sevse de ki severse zaten biz onları severiz normal standartta. Ama biz bir ilâve daha yapıyoruz. Onlar bizi sevmese de biz onları sevmeliyiz.

Ne kaybederiz sevgili kardeşlerim? Bize düşmanlık yapan birisi olsa ve biz onu sevsek, sevdiğimizi de her vesileyle ispat etsek, ne kaybederiz? Bir kere biliniz ki; kalbinizde mutluluğun oluşması, o mutluluğu doğuracak bir olayın varlığına dayalı. Öyleyse, bir insan başka birine hakaret ediyorsa, kötü davranıyorsa, böyle bir ortamda kendisi mutlu olabilir mi acaba? Bize imkânsız görünüyor. Sevgi olmayan bir dünyada insan mutlu olamaz. Bu mümkün değil. Ne diyordu Allahû Tealâ? “Seviniz, sevdiriniz. Nefret etmeyiniz, nefret ettirmeyiniz.”

Sevgili kardeşlerim! Tek başına sevgiden bahsetmek bile, Allah'ın çok büyük bir ni’meti diye değerlendiriyorum. İşte, bu muhteva içerisinde her hâlükârda mutlaka sevmeliyiz sevgili kardeşlerim. Mutlaka sevmeliyiz! Sevmeliyiz ki; sevilmeye hak kazanalım. Eğer seversek 2. safha geliyor; sevdiğimizi belli etmek, ortaya koymak, davranışlarımızla sevdiğimizi ispat etmek. Eğer bu oluşmuşsa, o sevgiye muhatap olan kişinin bize düşman olması ihtimali zayıf bir ihtimaldir. Elbette herkesin birbirinden farklı bir davranış biçimleri dizisi, birbirinden farklı hissiyatı, mutlaka ayrı hüviyetler ifade edecektir. Bu da eşyanın tabiatına son derece uygundur. Allahû Tealâ hiç kimseyi birbirine eş olarak yaratmamış. İkizlerde bile birbirinden farklı hüviyetler; bazen az bazen çok hep kendini gösterir.

Sevgili kardeşlerim! Dünyanın bir köşesinde yaşıyoruz herbirimiz. Allahû Tealâ’ya hamdediyoruz, şükrediyoruz ki; bizi yaratmış. Bu dünya adı verilen gezegende doğmuşuz ve bu yaşlara ulaşmışız. Demek ki; bu dünyada 78 yıldır yaşamaktayız.

Sevgili kardeşlerim! İnsan için başkalarını mutlu etmek kadar kendisini mutlu edecek bir şey yoktur. Allahû Tealâ bunu istiyor sevgili kardeşlerim bizden. “Seviniz!” demekle, “Sevdiriniz!” demekle, “Nefret etmeyiniz!” demekle, “Nefret ettirmeyiniz!” demekle onu istiyor Allahû Tealâ. Sevmenin, o güzel atmosferi içine girdiğimiz zaman bunu davranışlarımızla, sözlerimizle, herşeyimizle ispat ettiğimiz zaman, mutlu insanlardan örülü bir dünyada yaşamaya başlarız.

Sevgili kardeşlerim! Her an kavga, gürültü olan bir ortam düşünün, bir aile için. Birbirlerini sevmeyen bir karı koca, birbirini sevmeyen çocuklar ve baba, birbirini sevmeyen çocuklar ve anne olabilir mi? Ne yazık ki; bunların haberleri bize hep kendileri tarafından ulaştırılıyor. Mutlu değiller! Sevmeyenler mutlu değiller. Mutlu olmaları da mümkün değil. Onlara hep anlatmaya çalıştığımız şey; onlar sizi sevmese de siz onları sevin ki; bu sizi mutlu eder. Ama sizin, onların bütün negatif davranışlarına karşı hep en güzel pozitif davranışlarla cevap vermeniz, onları başlangıçta olmasa bile geçen zaman parçaları içinde, giderek daha çok size yaklaştıracaktır. ‘Sevgi; sevgisizliği örtecek olan en büyük yorgandır.’

Sevgili kardeşlerim! İnsanları severseniz eğer, onlara kalbinizde bir yer ayırırsanız eğer, onların da sizi sevdiğini görmek bahtlılığına ulaşmamanız için sebep yok. Öyleyse, “mutlu olmak” diye bir hedef varsa, bu hedefe giden yol mutlaka sevgi köprüsünden geçer. Başka bir alternatif yok! Nefret edenler mutlu olamazlar. Nefret edenler mutlu edemezler. Kimden nefret ederseniz onu mutlu edemezsiniz. Tam aksine mutsuz etmek istikametinde hep bir şeyler geçer kalbinizden.

İşte, Allah'ın dostları bu tarzdaki negatif davranışlara müsaade etmezler. Kendi iç dünyalarında, negatifleri yok etmeye çalışırlar. Bunun en büyük ilacı; zikirdir. “Allah, Allah, Allah, Allah, Allah…” diye sesle Allahû Tealâ’yı zikretmek veya (“Allah, Allah, Allah…”) diye sessiz olarak Allahû Tealâ’yı zikretmek, hatta bazı ortamlarda dilini de kımıldatmadan, “Allah” kelimesini tekrar etmek. Üzerinize Allah'ın nurlarını taşıyan en büyük faktör: “Allah” kelimesinin tekrarı.

Şimdi ben size dersem ki: “Herşey çok mu güzel yoksa bana mı öyle geliyor?” Eğer siz de benimle beraber aynı şeyleri yaşıyorsanız, siz de aynı şarkıyı çalarsınız. Mutlu olursunuz. Ne kadar güzel bir şey, değil mi sevgili kardeşlerim? Başkalarını mutlu etmek, onların mutluluğuna sebebiyet verdiğiniz için sizin de mutlu olmanız. İşte, herşeyin en güzel örtülere bürünmesi; bu herşeyden evvel sizin gayretinize bağlıdır.

Allah'a yakın olan dostlarım, sevgili kardeşlerim! O, sevmenizi istiyor. Normal standartlar mı? Sizi sevenleri zaten seversiniz ama Allahû Tealâ’nın sizden istediği şey o kadar basit değil. Herkesin zaten normal olarak yaptığı şeyler değil. Allahû Tealâ sizi sevmeyenleri de sevmenizi istiyor. Yeterli mi? Hayır, yetmez. Bir adım daha öteye geçelim; sizden nefret edenleri de sevmenizi istiyor.

Sevgili kardeşlerim! Herşey o kadar güzel dizayn edilmiş ki Allahû Tealâ tarafından… Size bir kalp verilmiş; sevmeye her zaman açık bir kalp. Şeytan, o kalbi kapkara etmek, insanları sevmek yerine nefrete götürmek istikametinde elinden gelen bütün gayreti bir ömür boyunca size tatbik edecektir. Hiç yılmayın! Çünkü irade sizin iradeniz. O irade ile insanları seveceksiniz. İşte; “Sizi sevmeyenleri de” ifadesi burada önem taşıyor. Bu köprü öyle geçilir. Sizi sevmeyenleri de sevme köprüsü.

Bir an için düşünün; o sizi sevmiyor olabilir. O, onun iç dünyasının ortaya koyduğu sonuç. Ama onun sizi sevmemesine rağmen, siz onu gene severseniz, her hâlükârda severseniz ve sevdiğinizi açıkça ortaya her vesile ile koyabilir ve ispat edebilirseniz, onun bütün kapılarını, negatife açılan bütün kapılarını kapatmış olursunuz sevgili kardeşlerim. Onun için “Seviniz, sevdiriniz. Nefret etmeyiniz, nefret ettirmeyiniz.” sonuçları ortaya konulmuş. O zaman siz de aynı şarkıyı söylersiniz; “Herşey çok mu güzel yoksa bana mı öyle geliyor?”

Sevgili kardeşlerim! İnsanlar mutlu mu diye bakın. Mutlu olanları daha mutlu etmek vazifeniz ama asıl vazifeniz; mutsuz olanları mutlu etmek. Onlar, şeytanın tesiri altında, Allah'ın realitelerini unutmuş, bazen de bilerek, isteyerek devre dışı bırakmış olanlardır. Etrafın kendisine karşı uyguladığı haince davranışları, Allahû Tealâ’nın kendisine verdiği kısas imkânıyla değerlendiren insanlar! Böyle bir hakkınız yok mu? Var. Kısas Allah'ın standartları içinde mevcut ama Allahû Tealâ bu mevcudiyetin yanı başında kötülüğe iyilikle davranmamızı da açık bir şekilde, bunun en güzel olduğunu söyleyerek ifade ediyor.

Daimî zikre ulaşırsanız, O’nunla (Allahû Tealâ’yla) her an konuşmak imkânının sahibi olursunuz sevgili kardeşlerim. Herşeyinizi sorabilirsiniz. Her an O’nunla konuşabilirsiniz. Bu öylesine güzel bir his ki; konuşmak!… Rabbinizle, sizi yaratanla konuşmak. O’ndan emir almak, her an O’nun emirlerini yerine getirmek… İşte, insanları mutluluğun şahikasına çıkaracak olan şey budur.

Bir defa herşeyden evvel şunu yerli yerine oturtun sevgili kardeşlerim. Allahû Tealâ sizi seviyor. Allahû Tealâ için nefret olayı hiçbir zaman söz konusu olmaz. Sadece sevgisi vardır. Hiç kimsenin cehenneme girmesini Allahû Tealâ istemez. Emirlerine ve yasaklarına baktığınız zaman; Tevrat’ın, İncil’in, Kur’ân-ı Kerim'in, 7 safha ve 4 teslimin; Tevrat’ta da İncil’de de Kur’ân-ı Kerim'de de mevcut olduğunu görürsünüz.

1- Allah'a ulaşmayı dilemek.
2- Mürşide tâbiiyet.
3- Ruhu Allah'a ulaştırmak.
4- Fizik bedeni teslim etmek.
5- Nefsi teslim etmek.
6- Muhlis olmak
7- İradeyi Allah'a teslim etmek.

7 tane safha ve teslimler 4 tane; ruhu, vechi (fizik vücudu), nefsi ve iradeyi Allah'a teslim etmek.

Teslim ederseniz ne olur? Allah'ın kölesi olursunuz. Dünyadaki en büyük mertebe; Allah'ın kölesi olmak. Burada, kesintisiz, sorgu sualsiz bir teslimiyet söz konusudur. Kişi Allah'a kendisini teslim eder. Ve bu teslimiyet onu adım adım en üstlere taşır. Kişi kendiliğinden Allah'ın yaptırdıklarına bir şey eklemez.

Allahû Tealâ, ona herşeyden evvel sevmeyi öğretecektir. O kişiyi, başkalarına da sevgiyi öğretecek bir bilgi demetiyle teçhiz eder. O kişi, başkaları için yaşayan bir insan olur. Asıl mutluluğun bu olduğunu; bu yaşantının içinde, bu yaşantıya girince anlar. Ondan evvel geçen senelere de hüzünle bakar; “Ah! Ben daha başlangıçta bunu bilseydim. Kendimi daha başlangıçta başka insanlara adasaydım. Onların herbirine verdiğim kadar mutluluğu ben de küçük yaşımdan itibaren yaşasaydım. Ve hayatımın, ancak başka insanları mutlu ettiğim takdirde bana mutluluk vereceğini idrak edebilseydim.” Böyle bir düşünce; düşüncelerin en doğrusudur.

Allahû Tealâ: “Sizi sevenleri de sevin.” diyor ama “Sevmeyenleri sevmek daha önemli.” diyor. Çünkü onlar sizi sevmedikleri için, sizin de onları sevmeyeceğiniz kanısındadırlar. Ama siz bunun aksini onlara her ispat ettiğinizde, ümit etmedikleri, düşünmedikleri bir olayla karşı karşıya kalmış olurlar.

Sevgili kardeşlerim! Ne kaybedersiniz? Ama kazancınızı bir düşünün. Siz hayatınızı başkalarına adarsanız, her davranışınız bir başkasına mutluluk vermek olursa; o zaman sevgili kardeşlerim, bu size dünyadaki en büyük hazları yaşatır. Böyle bir dizayn içerisinde insanları sevmek, onlarla en güzeli yaşamak, onlara onları mutlu etmek suretiyle yaklaşmak; bu sizi en çok mutlu eden şeydir. Ne kadar köfte o kadar ekmek! Sizden başkalarına ne kadar onları mutlu etmek ulaşırsa, Allahû Tealâ da sizi o kadar mutlu eder.

Bunun güzel tarafı neresi? Güzel tarafı; siz bir kişisiniz, onlar kalabalık bir toplum. Yakınlarınıza da yakınlarınızdan olmayanlara da yaklaşın. Onları sevdiğinizi onlara ispat ederek, en güzel davranışlarla davranın ve onları mutlu etmek her an hedefiniz olsun. Bunu çoğu zaman kolayca başardığınızı göreceksiniz. Ve bu başarı gelecek günlerde, aylarda, yıllarda devamlı artarak gider. Allah'ın kanunu neydi? Ne kadar köfte o kadar ekmek! Ne kadar mutluluk verebilirseniz o kadar mutluluğu yaşamak… Siz bir kişisiniz ama onlar sayısını istediğiniz kadar arttırabileceğiniz kadar çok…

Mademki; herbirine vereceğiniz mutluluğun aynını yaşamak imkânının sahibisiniz sevgili kardeşlerim. O zaman hudutsuz bir mutluluğun imkânına sahipsiniz ama bu bedava bir olgu değil. Bu konuda hedef tayin ettiğiniz o noktalara ulaşmak için gayret sarf etmek mecburiyetindesiniz. Bu gayret ulvî bir gayret. Bu gayret; Allah'ın istediği, herkese emrettiği bir standart taşıyor. Seveceksiniz, nefret etmeyeceksiniz. Sevdireceksiniz, nefret ettirmeyeceksiniz.  

Sevgili kardeşlerim! Başkalarının kötü taraflarını anlatmayacaksınız insanlara. Başkalarının güzel davranışlarını anlatacaksınız. Hedefiniz hep onları birbirine kaynaştırmak, yaklaştırmak ve onların birbirlerine mutluluk taşımasını temin etmek olmalı. İşte, bu davranış biçimleri dizisi içerisinde siz bir anlam kazanırsınız. Sizinle konuşan kimse oradan mutlu olarak ayrılıyorsa, onu mutlu edebilmişseniz, ne mutlu size! Çünkü siz de herbirine verdiğiniz mutluluğun aynını yaşamak imkânının sahibi olduğunuz için elinizde her zaman büyük imkânlar var.

Sevgili kardeşlerim! Kapılar ardına kadar açık. Etrafınızdaki herkes sizin sevgi pınarınızdan su içmeli. Her halinizden onları sevdiğiniz belli olmalı. Onlar için yaşamalısınız. Onlar için en güzele yaklaşmalısınız. İşte, bu en güzele yaklaşım, onları mutlu ettiğiniz takdirde gerçekleşebilir.

Gayretiniz o istikamette ise bazı insanlarda bunu başaramadığınızı göreceksiniz; başaramasanız da. Allahû Tealâ sizi mutlu eder. Gayretiniz Allahû Tealâ için bir kıymettir. İster ki; hep öyle davranasınız. Hep başka insanları mutlu etmek istikametinde yaşamalısınız. Allahû Tealâ hepinizi çok seviyor. O, herkesi sever. İster ki; herkes cennetine girsin. İster ki; herkes birbirini mutlu ederek mutlu olsun.

A’dan B’ye bir mutluluk ulaşmışsa, B’den de A’ya bir mutluluk geri dönmeli. Böylece A’nın, B’ye, C’ye, D’ye, E’ye, F’ye, etrafındaki herkese ayrı ayrı mutluluk ulaştırmaya çalışması, mutlaka meyvelerini verecektir. İnsanlar eğer sizinle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorsa, huzur duyuyorsa, sizinle beraber olmak isteyeceklerdir. Bu ise; mutluluğun ana kapısıdır. Usül haline getirirseniz eğer sevmeyi çünkü bu; mutlu etmek istikametinde bir davranış biçimi dizisi sergilemenin adıdır.

Seveceksiniz sevgili kardeşlerim! Ve sevdiğinizi açıkça ortaya koyacaksınız. Gizli bir sevgi olmayacak. Allahû Tealâ’nın bu konudaki emri, tavsiyesi; sevginizi gizlemek değil tam aksine sevginizi açığa koymaktır. Açık bir şekilde sözlerinizle, mimiklerinizle, davranışlarınızla sevdiğinizi ispat etmelisiniz. İspat etmelisiniz ki; o da sizi sevmek gereğini duysun.

Size güzel davranan bir insana kötü davranmak içinizden gelmez. İşte, tıpkı bunun gibi başka insanlara siz, en güzel davranışlarla ulaşırsanız, onları mutlu edecek davranışlarla onlara yaklaşırsanız, onların da size aynı standartlarda yaklaştığını göreceksiniz. Sizi sevecekler. O zaman sizin etrafınızdaki herkesi sevdiğiniz, etrafınızdaki herkesin de sizi sevdiği bir güzelliği, sevgi dolu bir dünyada yaşayacaksınız. Ve Allah'a çok manevî ni’metler konusunda hamdedeceksiniz ve Allah'a çok maddî ni’metler konusunda şükredeceksiniz.
 
Rabbiniz sizleri seviyor sevgili kardeşlerimiz! Siz de O’nu sevin ki; bunun göstergesi başkalarını sevebilmektir. Dünyada yapabileceğiniz en büyük hata; “O beni sevsin de ben onu o zaman severim.” tarzında bir düşüncenin sahibi olmanız ki; bu şeytanın tuzağına düşmüş olduğunuzun kesin işaretidir. O hep buradan yürür. Size; “O seni sevsin de sen onu o zaman seversin.”i söyleyen iblis, etrafınızdaki A’ya da sizin için “O seni severse sen onu seversin.” tarzında işaretler ulaştırsın.

Netice ne? İki taraf da şeytan tarafından, bu tarzda işaretler alan iki taraf da karşı tarafın kendisini sevmesini senelerce bekleyecektir. Neden sevgili kardeşlerim? Neden öyle olsun ki? Biz şeytanın oyunlarına gelmeyelim. Allah'ın emrini yapalım. Ne diyor? “Sizi seveni de sevin, sevmeyeni de sevin.” İşte güzeli bu sevgili kardeşlerim!

Burada kalıyor mu iş? Hayır. Sevmek fonksiyonel bir yapının ifadesinde nasıl kendisini gösterir? O kişiyi severseniz onu mutlu edersiniz. Mutlu etmek istikametinde kendisini gösterir bu olay. Kim birisini mutlu etmeye çalışıyorsa, orada sevgi vardır. Birisini mutsuz etmeye çalışıyorsa orada nefret vardır.

İşte bizim sizlerin hepinize tavsiyemiz odur ki; o başkalarını mutsuz etmeye davranmak, onu bütünüyle defterden silmelisiniz. “Bana yakışmaz!” demelisiniz. “Ben Allah'ın yolundayım. Ben Allah'ın yolunda, devrin imamına tâbî olmuşum. Öyleyse, benim bir görevim var. Ben başkalarına mutluluk vermekle emrolundum.”
 
İşte, göreviniz hep bu olmalı sevgili kardeşlerim. Ve bunun meyvelerini almaya başlayınca... Çünkü siz kime bir güzel davranışta bulunursanız, ondan da size hep güzel davranışlar geri döner. İşte bu, sizin o güzel davranışınızın meyvesidir.

Siz 1 kişisiniz. Etrafınızda 10 kişi varsa, onların herbirine A kadar mutluluk verseniz, herbirinden size A kadar mutluluk geri dönerse, siz başka birine verdiğiniz mutluluğun 10 katını yaşarsınız. Daha çok kişi varsa, 20 kişi varsa 20 katını yaşarsınız. Allahû Tealâ, bu konuda hiç insanları üzebilecek olan bir davranışta bulunmaz, bir hissiyatı oluşturmaz. Sizin hedefiniz etrafınızdaki insanları mutlu etmekse, ulaşabileceğiniz hedef sizin mutluluğunuzun bir göstergesidir. “Mutlu eden, mutlu olur. Mutsuz eden mutsuz olur.” Kanunun bu olduğunu yerli yerine oturttuğunuz zaman, demek ki benim görevim; “Etrafımdaki herkesi mutlu etmekmiş.” deyip bu istikamette bir gayretin sahibi olmanız.

Sevgili kardeşlerim! Herşey öylesine güzel ki! Bu güzellik standartları içerisinde sizler; Allah için olan sizler, sadece sevgi pınarlarından su içmelisiniz. Sizden etrafınıza sevgi fışkırmalı, başka insanları mutlu etmek üzere yaşamalısınız. Onlara huzur vermelisiniz. Gayretiniz hep onları mutlu etmek istikametinde kendisini ortaya koymalı. Bunun, iki tane yolu yok sevgili kardeşlerim. Bir tek kapıdan geçer bu, o kapının adı sevgidir. “Severseniz; mutlu edersiniz. Nefret ederseniz; mutsuz edersiniz.”

Bu kadar mı? Madalyonun birinci yüzü bu. Karşı tarafın sizin davranışlarınızın ona tesiri ama olayları vücuda getiren sizsiniz. O zaman bir başka açıdan daha bakacaksınız; siz başkasına mutluluk verdiğiniz takdirde mutlu olabilirsiniz. Başkasına mutsuzluk verdiğiniz takdirde mutsuz olursunuz. Başka bir alternatif yok, sadece mutsuz olursunuz. Hiç kimse başkalarına kötülük edip de onları huzursuz edip de mutlu olamaz. Bu eşyanın tabiatına aykırı imkânsız bir şeydir. Hissiyat sizin elinizde değil sevgili kardeşlerim. O, Allah'ın elinde. Hissettiğiniz şey yaptığınız olayların veya size yapılan olayların sizin üzerinizdeki tesiridir.

Öyleyse; bir tek hedefiniz var. Etrafınızdaki herkesi mutlu etmeye çalışmak. Bunu hangi ölçüde başarabilirseniz o kadar çok mutlu olursunuz sevgili kardeşlerim. Bunu başarabilirseniz aynı şarkıyı çalarız. “Herşey çok mu güzel yoksa bana mı öyle geliyor?”

Sevgili kardeşlerim, size de öyle geliyor mu? Ne diyorsunuz? İç dünyanıza sorun, ondan cevap alacaksınız. Mutlu musunuz? 1. derecede başkalarını mutlu ettiğiniz için mutlusunuz. Geri kalan standartlar 2., 3., 4. derecededir.

Bir insansınız, toplumun bir parçasısınız. Her an başkalarıyla münasebet halindesiniz, konuşuyorsunuz, onlarla berabersiniz. Onları mutlu etmek temel amacınız olmalı. Bunu başardığınız zaman mutluluğu bütün boyutlarıyla yaşayan birisi olarak, sizleri tebrik edeceğiz. Şu anda birçoklarınız bu istikamette bir gayretin zaten sahibisiniz.

Allahû Tealâ’nın hepinizi sonsuz mutluluklara ulaştırmasını Yüce Rabbimizden dileyerek, sözlerimizi burada tamamlıyoruz. Allah hepinizden razı olsun.

İmam İskender Ali  M İ H R