1. | ve iz | : ve o zaman olmuştu |
2. | ehaznâ | : aldık, ahzettik |
3. | min | : den |
4. | en nebiyyîne | : nebîler |
5. | mîsâka-hum | : onların misakleri |
6. | ve min-ke | : ve senden |
7. | ve min nûhın | : ve Nuh (A.S)'dan |
8. | ve ibrâhîme | : ve İbrâhîm |
9. | ve mûsâ | : ve Musa |
10. | ve îsebni meryeme | : ve Meryemoğlu İsa |
11. | ve ehaznâ | : ve aldık |
12. | min-hum | : onlardan |
13. | mîsâkan | : misak |
14. | galîzen | : sağlam, ağır, çok kuvvetli |
AÇIKLAMABismillâhirrahmânirrahîmÂli İmrân 81'de geleceği bildirilen Resûl'ün Hz. Muhammed (S.A.V) olduğu iddia edilmektedir. Allah bu âyette Nebîlere hitap ediyor ve bu Nebîlerden sonra, bir Nebînin değil, bir Resûlün geleceğini söylüyor.
Bu âyet-i kerime, Âli İmrân-81 ile çok yakın bir ilişki içerisindedir:
3/ÂLİ İMRÂN-81:
Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tansurunnehu, kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne). Ve Allah, nebilerden, “Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah'ın size verdiği kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, O'na mutlaka îmân edeceksiniz ve O'na mutlaka yardım edeceksiniz” diye misak aldığı zaman, “İkrar ettiniz mi (kabul ettiniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?” diye buyurdu. (Onlar da): “İkrar ettik (kabul ettik)” dediler. (Allahû Teâlâ): “Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim.” buyurdu.
Peygamber Efendimiz (S.A.V) herşeyden evvel bir Nebî'dir ve Âli İmrân 81'deki diğer nebîlerin arasında mevcut olduğu bu âyet-i kerimede ispat edilmiştir:
"Nebîlerden misak aldığımız zaman Senden de almıştık." (Sen de o nebîlerin arasındaydın.)
O resûlün, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'den sonra gelecek bir resûl olduğu bu âyet-i kerimeye göre kesindir.
Hz. Nuh, Hz. İbrâhîm, Hz. Musa, Hz. İsa ve Peygamber Efendimiz (S.A.V), ulûl'azm nebîler'dir. Aynı isimler Şûrâ-13'te de geçiyor:
42/ŞÛRÂ-13:
Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyhi, allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu). (Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).
Anlaşılıyor ki bütün peygamberlere Allahû Tealâ'nın verdiği şeriat aynı şeriattir.
Bugün dünya üzerinde 3 kitaplı dîn görünüyor. Yahudiler, müslümanlar ve hristiyanların üçünde de bu peygamberlerin yaşadığı devirlerde hiçbir farklılık yoktu. Hepsi 7 safha ve 4 teslimi yaşayan aynı dînlerdi. Hz. Musa da Hz. İsa da Peygamber Efendimiz (S.A.V) de üzerlerine kendi kitaplarında farz kılınan aynı dîni yaşadılar.
Önce yahudilerin sonra hristiyanların dîni aslî unsurlardan koptu. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e kadar yahudilerde de hristiyanlarda da toplumun büyük kısmında, artık Allah'ın 7 safha ve 4 teslimden oluşan temel kaideleri hepsinde farz kılınmasına rağmen yerine getirilmiyordu. Ve Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile birlikte yeniden aynı dînin esasları kondu.
İslâm dîni kâinatın ezelî dînidir, hiç değişmemiştir. Ama şeytan insanlara İslâm'ı da unutturmuştur. Dolayısıyla insanları cennet ve dünya saadetine ulaştıracak olan bütün hükümler bütün kitaplarda mevcut olmasına rağmen bugün unutulmuştur.