1. | ve men | : ve kim, kimse, kişi |
2. | ahsenu | : daha güzel, en güzel |
3. | kavlen | : söz |
4. | mimmen (min men) | : kimseden, kişiden |
5. | deâ | : çağırdı, davet etti |
6. | ilâllâhi (ilâ allâhi) | : Allah'a |
7. | ve amile | : ve amel etti, yaptı |
8. | sâlihan | : salih amel, nefsi ıslâh edici amel |
9. | ve kâle | : ve dedi |
10. | inne-nî | : muhakkak ben |
11. | min el muslimîne | : teslim olanlardan, müslümanlardan |
AÇIKLAMABismillâhirrahmânirrahîmFussilet Suresinin bu 33. âyet-i kerimesinde, mürşid tarifi yer alıyor. Mürşidlerin birinci özelliği, Allah'a davet etmeleridir. İkinci özellikleri, nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparlar. Ve üçüncü özellikleri, Allah'a teslim olmuşlardır. Ruhlarını da vechlerini de nefslerini de iradelerini de Allah'a teslim etmişlerdir.
Sahâbe Allah'a teslim olmuşlardı yani ruhlarını da vechlerini de nefslerini de iradelerini de Allah'a teslim etmişlerdi. Ve irşad makamına hepsi tayin edilmişlerdi. Ve Allah'a davet ediyorlardı:
12/YÛSUF-108:
Kul hâzihî sebîlî ed’û ilâllâhi alâ basîratin ene ve menittebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikîn(muşrikîne). De ki: “Benim ve bana tâbî olanların, basiret üzere (kalp gözüyle basar ederek, Allah’ı görerek) Allah’a davet ettiğimiz yol, işte bu yoldur. Allah’ı tenzih ederim. Ve ben, müşriklerden değilim.”
Bütün sahâbe Allah'a teslim-i küllî ile teslim olmuşlardır; çünkü hepsi irşad makamının sahibi olmuşlardır:
9/TEVBE-100:
Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ihsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehâl enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu). O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan salâh makamında iradesini Allah'a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınanlar): Onların bir kısmı muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kısmı ensardan (Medine'deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı. (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır.
Sahâbe Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz'e tâbî olmuşlardır. Nefs tezkiyesini ve tasfiyesini en üst boyutta işleyen kişiler olmuşlar. Hepsi daimî zikirdeki en üst noktaya çıkmıştır. İrşad makamına Allahû Tealâ tarafından tayin edilmişlerdir ve sadece Allah'ın söylediklerini söyleyebilirler. O zaman en güzel sözü de onlar söyler.