}
73 Fırka 02.01.2006
Mp4 Mp3 Link

Sohbet Kodu: 109844

SOHBETİN ADI: 73 FIRKA
TARİHİ: 02.01.2006

Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Sevgili öğrenciler, izleyenler, dinleyenler! Allah’a sonsuz hamd ve şükrederiz ki; bir defa daha Allah’ın bir zikir sohbetinde gene birlikteyiz, sevgili kardeşlerim. Konumuz: 73 fırka.

Allahû Tealâ Sebe Suresinin 20. âyet-i kerimesini indiriyor. Diyor ki:

34/SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mu’minîn(mu’minîne).

Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü’minleri oluşturan bir fırka (Allah’a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.


“Şeytan kıyâmet günü insanlara olan vadini hedefini gerçekleştirdi. Mü’minleri oluşturan bir tek fırka hariç bütün fırkalar şeytana kul oldular.” diyor Allahû Tealâ.  “Mü’minleri oluşturan tek bir fırka hariç şeytana kul oldular.” diyor.

Ve sahâbe Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e soruyor:
 
- Ey Allah’ın Resûl’ü! Kaç fırka olacak.

- 73 fırka diyor Peygamber Efendimiz (S.A.V).

- Peki, bunlardan kaç tane fırka kurtuluşa ulaşabilecek?

- Sadece bir tek fırka diyor Peygamber Efendimiz (S.A.V).

- Ey Allah’ın Resûl’ü! Bu fırkanın ismi ne?

- Fırka-ı Naciye.

- Geri kalan fırkalar cehenneme mi gidecek?

- Evet, diyor Peygamber Efendimiz (S.A.V)

İşte sevgili kardeşlerim, burada Allahû Tealâ bu âyet-i kerimede çok özel bir durumdan bahsediyor. Bir fırkadan ve diğer 72 fırkadan bahsediyor. Müesseseye beraberce bakıyoruz. Bir fırka ve diğer bütün fırkalar, 72 fırka. Nerede geçiyordu bu fırkalar insanların fırkalara ayrılmaları hemen hatırlayacağız. Rûm Suresinin 31. âyet-i kerimesinde ve 32. âyet-i kerimesinde iki âyet-i kerime birbiriyle bitişik olduğu için beraberce hüküm ifade ettikleri için ikisini birden ifade etmek durumundayız. Ve ifade açık ve kesin bir şekilde şekilleniyor. Diyor ki Allahû Tealâ Rûm-31’de:

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).

O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.


“Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne): Allah'a yönel Allah'a ulaşmayı dile ve Allah'a karşı böylece takva sahibi ol. Ve namaz kıl ve müşriklerden olma.”

Rûm-32:

30/RÛM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyeâ(şiyean), kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).

(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.


“O müşriklerden olma ki; onlar, dînlerinde fırkalara ayrılmışlardır. Ve herbiri kendi elindekiyle ferahlanır.” İşte fırkalara ayrılanlar ama şirkte olanlar. Bu ayrılanlar 72 tane fırka oluşturuyor. Bu gün dünya üzerinde yapılan incelemeler, 72 tane fırkayı tespit etmiş durumda. Ama fırkalar 72 tane çıkmış, 73. fırka yok.

Öyleyse 73. fırkadan Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in acaba muradı neydi? Sevgili kardeşlerim, her fırkanın içinde bir küçük gurup 73. fırkanın bir bölümünü oluşturur. Her toplumda dünya üzerindeki bütün milletlere Allahû Tealâ onların kendi lisanlarıyla etrafındakilere Allah’ın hakikatlerini anlattıracak olan bir resûl mutlaka beas ettiğini söylüyor. “Biz, bütün kavimlere resûl göndeririz. Hangi kavme resûl gönderdiysek o kavimler resûllerini inkâr ettiler. Ve hepsini ardarda göndeririz. Bütün kavimlere resûl göndeririz. Ve ardarda göndeririz.” diyor. Mu’minûn-44’de ise: “Hangi kavme resûl gönderdiysek hepsi resûllerini inkâr ettiler.” diyor.

23/MU'MİNÛN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne).

Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ettik). Ve onları efsane kıldık. Artık mü’min olmayan kavim (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun.


Sevgili kardeşlerim! Eşyanın tabiatına uygun olan Allahû Tealâ’nın anlattığıdır. Ne söylüyorsa sadece o doğrudur. Demek ki; hangi kavme Allahû Tealâ resûl gönderdiyse insanların büyük kısmı mutlaka inkâr etmiştir. Bu günde aynı şey olmuştur. Allah’ın resûlü insanların büyük kısmı tarafından başlangıçta inkâr edilmiştir. Daha yeni yeni insanlar inceliyorlar resûlün söylediklerini, söylediklerinin hepsinin Kur’ân gerçekleri olduğunu görüyorlar. Yeter mi? Yetmez, davet ettiği şeyin Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbenin yaşadığı hayat olduğunu tespit ediyorlar.

Bu hayat 7 safhadan oluşuyor:

1. safha: Allah’a ulaşmayı dilemek farz, bütün sahâbe Allah’a ulaşmayı dilemişler. Allah’a ulaşmayı dilemek farz ve bütün sahâbe Allah’a ulaşmayı dilemişler.
2. safha: Mürşide ulaşıp tâbiiyet farz, bütün sahâbe bunu gerçekleştirmiş. Hepsi kâinatın en büyük mürşidine tâbî olmuşlar, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e.
3. safha: Ruhu Allah’a ulaştırıp teslim etmek bütün sahâbe teslim etmişler hepsi, hidayete ermişler.
4. safha: Fizik vücudunu da Allah’a teslim etmek bütün sahâbe teslim etmiş.
5. safha: Nefsi Allah’a teslim etmek hepsi teslim etmişler.
6. safha: Muhlis olmak, Tövbe-i Nasuh’a davet edilmek söz konusu bütün sahâbe muhlis olmuşlar.
7. safha: İradeyi Allah’a teslim etmek. Bütün sahâbe iradelerini de Allah’a teslim edip irşad makamına hepsi tayin olmuşlar.

Öyleyse nelerden bahsediyoruz, sevgili kardeşlerim? Bahsettiğimiz şey açık ve kesin Allah’ın Resûl’ü Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbe ne yapmışsa ona çağırıyor. Çoktan unutulmuş bu hakikatler. Allah’ın Resûl’ü Kur’ân-ı Kerim’le çağrıda bulunuyor. Kur’ân-ı Kerim hem bunların farz olduğunu söylüyor hem de sahâbenin bunları gerçekleştirdiğini söylüyor.

Öyleyse bu iki önemli hususu hiç unutmayın! Başkalarına bir şeyler anlattığımız zaman ilk söyleyeceğiniz şeyler bunlar olmalı. Devrin imamı insanları Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbenin yaşadığı hayata çağırıyor. Bu hayat, 7 safhadan oluşuyor. Ve Kur’ân-ı Kerim’de 7’si de farz. O da sizi bütün sahâbenin üzerlerine farz olan ve gerçekleştirdikleri İslâm’ın 7 safhasını yaşamaya çağırıyor. Eğer çağırmasaydı ve ona inanıp tâbî olmasaydınız gideceğiniz yer cehennem olacaktı. İşte böyle sevgili kardeşlerim.

Öyleyse bu muhtevada Allahû Tealâ’nın dileği ne tür bir dilek? Basit bir dilek. Allahû Tealâ istiyor ki; 73. fırkayı oluşturun. İyi ama fırkalar 72 tane tespit edilmiş bitmiş olay bütün yıl belki de 10 yıldır, 15 yıldır insanlar araştırıyor. Ulaşabildikleri sadece 72 tane fırka. O zaman düşünüyoruz da aklımız başımıza geliyor bu, 73. fırka başka bir fırka değil, yeni bir fırka değil bunların içinde yaşamakta olan ama dînlerini Allah’ın emrettiği dîni yaşayan insanlar.

İşte bundan 14 asır evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V) Allah’ın âyetlerini anlatıyor. Allah’ın âyetleri geldikçe o gelen âyetlerin kendi yaşamlarının muhtevasını teşkil ettiğini gören hristiyanlardan ve yahudilerden küçük guruplar gözyaşları döküyorlar sevinç gözyaşları. Kendi toplumlarına kabul ettiremedikleri ama onların âşkla, şevkle devam ettikleri peygamberlerinden kendilerine kadar ulaşan 7 safha Allahû Tealâ diyor ki:  “Onlar sana indirdiğimiz âyetler sebebi ile sevinç göz yaşları dökerler.”

İşte sevgili kardeşlerim, yahudilerin arasında ve hristiyanların arasında 73. fırkayı teşkil edenler onlardı. Bir de Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e tâbî olan sahâbeydi. Onlar zaten kendi mürşidlerine tâbî olmuşlardı. O insanlar Allahû Tealâ’nın bahsettiği bu insanlar hem Allah’a inanıyorlar hem Allah’a ruhun, veçhin, nefsin ve iradenin teslim edilmesi lâzımgeldiğine inanıyorlar. Hem de bunun gereklerini gerçekleştiriyorlar.

Öyleyse sevgili kardeşlerim, Allah’ın dizaynına dikkatle bakın o Allah’tır! Ve hepinizin sonsuz mutluluklara ulaşmasını ister, Allahû Tealâ. İşte böyle bir dizayn söz konusu Allah’ın bahsettiği 73. fırka şirkte olmayanlar. Yani fırkalara ayrılmış olanların olan 72 fırkanın ötesinde bir fırka daha var. Rûm-31 ve 32’de o, 73. fırka Allah’a ulaşmayı dileyenler. Ve böylece takva sahibi olanlar ve böylece şirkten kurtulanlar.

Öyleyse 73. fırkanın özelliklerine bakalım sevgili kardeşlerim. 73. fırka kimlerden oluşur? 73. fırka Allah’a ulaşmayı dileyenlerden oluşur. Kim Allah’a ulaşmayı dilerse o kişi mutlaka takva sahibi olur. Kim Allah’a ulaşmayı dilerse o kişi mutlaka şirkten kurtulur. Ve 73. fırkadan olduğu kesinlik kazanır. 72 fırka fırkalara ayrılanların oluşturduğu 72 fırka bu insanlar ne yazık ki, küfürdeler. İşte fırkaların ifade edildiği âyetlerden sözümüze konu olan Sebe Suresinin 20. âyet-i kerimesi:

“Mü’minleri oluşturan bir tek fırka hariç bütün fırkalar kıyâmet günü şeytanın kulu oldular. Şeytan onları kendisine kul etmeyi başardı.” diyor Allahû Tealâ.  Mü’minleri oluşturan bir tek fırka hariç. Öyleyse kim Allah’a ulaşmayı dilerse fırkalara ayrılanlardan olmuyor. Öyleyse fırkalara ayrılanlar açık bir şekilde küfürdeler. O tek fırka Allah’a ruhlarını ölmeden evvel ulaştıranlar. Onlar kâfir değiller. Onlar mü’minler. Sevgili kardeşlerim! Bu, 73. fırka müessesesi son derece önemli bir şey hepiniz için söz konusu 73. fırka.

İşte sizler sevgili kardeşlerim, Allah’a ulaşmayı dileyenler! 73. fırkayı oluşturan sizlersiniz. Öyleyse 73. fırkanın özellikleri nedir? Bu fırkanın içinde olmayanlar hangi durumdadırlar? Ne gördük? 73. fırkadakiler Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir. Özellik bu. Allah’a ulaşmayı dilemeyen hiç kimse 73. fırkanın içinde olamaz. 73. fırkada değilse diğer fırkaların içindedir. Durumu ne? Onlar aynı muhtevayı taşımazlar. 73. fırkada olanlarla. Öyleyse biz, 73. fırkadan bahsediyoruz onun özelliklerinden bahsediyoruz. 73. fırkanın 1. özelliği Allah’a ulaşmayı dilemektir. Bu dileyen kişiler Allah’a ulaşmayı diledikleri an küfürden kurtulurlar. Mü’min olmak şerefine ererler. Söylediğimiz Sebe Suresinin 20. âyet-i kerimesi onların mü’minler olduğunu söylüyor. Bir tek fırka 72 fırkanın dışındaki 73. fırka o tek fırkayı oluşturuyor sevgili kardeşlerim.

Öyleyse önemli olan 73. fırka. Kimdir bu insanlar? Onlar gördük ki, takva sahipleridir. Rûm Suresinin 31. âyet-i kerimesine göre. Onlar gördük ki, fırkalara ayrılmayanlardır. Şirkten kurtulanlardır. Onlar bu, 73. fırka şirkte olmayanlardır. Demek ki; mü’minler 73. fırkanın temelini teşkil ediyor. Bu mü’minler aynı zamanda takva sahipleri. Aynı zamanda şirkten beri olanlar. Allah’a ulaşmayı diledikleri için şirkten kurtulmuş olanlar. Fırkalara ayrılmadıkları cihetle. Öyleyse 73. fırkanın muhtevasına beraberce bakıyoruz, sevgili kardeşlerim. Allahû Tealâ Enfâl Suresinin 29. âyet-i kerimesinde diyor ki:

8/ENFÂL-29: Yâ eyyuhâllezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).

Ey âmenû olanlar! Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.


“Ey âmenû olanlar! Takva sahibi olun. Takva sahibi olun ki; Allah, size furkanlar versin ve sizin günahlarınızı örtsün sonra da günahlarınızı sevaba çevirsin.” Burada Allah’ın takva sahibi dediği kişiler, burada Allahû Tealâ’nın âmenû olanlar dediği kişiler, Allah’a îmân ediyorlar. Ama îmân etmekle kalıyorlar, Allah’a ulaşmayı dilemiyorlar. Onun için buradaki âmenû olanların kurtulması mümkün değil. Ancak ne zaman takva sahibi oluyor gördük. Rûm Suresinin 31. âyet-i kerimesinde: “Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi takva sahibi değildir.” diyor Allahû Tealâ. Ne zaman Allah’a ulaşmayı dilersek o zaman takva sahibi olcağız. O zaman 73. fırkanın içinde olacağız. Takva sahipleri 73. fırkanın içinde olanlar. Özellikleri, Allah onların günahlarını mutlaka örter. Bütün 73. fırkanın müntesipleri günahları Allahû Tealâ tarafından örtülenlerdir.

Öyleyse günahların Allahû Tealâ tarafından örtülmesi, sevgili kardeşlerim önemli olan bu. Günahların Allahû Tealâ tarafından örtülmesi. Örtülürse ne olur? O kişi sevapları günahlarından daha fazla olan bir kişi hüviyetine gelir. Ve de sevapları günahlarından fazla olduğu için ne olur netice? Bu kişi sevapları günahlarından daha fazla olduğu için bu kişinin gideceği yer Allah’ın cennetidir. Öyle midir durum? Gelin beraberce bakalım. Mu’minûn Suresi 102. âyet-i kerime Allahû Tealâ buyuruyor:

23/MU'MİNÛN-102: Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul muflihûn(muflihûne).

O zaman kimin mizanı (sevap tartıları) ağır gelirse işte onlar, felâha erenlerdir.


“Kıyâmet günü mizanlar kurulur. Kimin günahları sevaplarından fazla ise…” Tersini söyledik afedersiniz! Mu’minûn-102’de: Kimin günahları seyyiati hasenatından çok ise…” diyor Allahû Tealâ. Günahları ağır basarsa kimin sevgili kardeşlerim? İkinci defa tersini söyledik! Allahû Tealâ diyor ki: “Kimin seyyiati hasenatından azsa (yani kazandığı dereceler fazla kaybettiği dereceler az ise) onlar felâha erenlerdir.” buyuruyor Allahû Tealâ. Yani  “Onların gidecekleri yer cennettir.” diyor Allahû Tealâ. Ama bir sonraki âyet-i kerime Mu’minûn Suresinin 103. âyet-i kerimesi Allahû Tealâ tarafından şöyle dizayn edilmiş:  

23/MU'MİNÛN-103: Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).

Ve kimin mizanı (sevap tartıları) hafif gelirse, işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.


“Ama kiminde günahları sevaplarından fazla ise onların gideceği yer ateştir. Onlar, orada ebediyyen kalacaklardır. Günahları sevaplarından fazla olanların gidecekleri yer ateştir cehennemdir. Onlar orada ebediyyen kalacaklardır.” diyor.

Öyleyse bu insanların hüsranda olduklar da yine bu âyet-i kerimenin içinde. Hüsrandalar, günahları sevaplarından fazla, gidecekleri yer cehennem. Öyleyse görüyorsunuz ki; Allahû Tealâ Allah’a ulaşmayı dileyip de 73. fırkanın içinde yer alan kişiyi cennetine alıyor. Nasıl cennetine alıyor? Günahlarını örtüyor. Kişinin günahları örtülmüşse sevapları günahları sıfır onun için o kişi mutlaka sevapları günahlarından fazla olan birisidir. Gideceği yer de Allah’ın cennetidir.

Görüyor musunuz sevgili kardeşlerim, sadece bir tek dilekle cennet hemen elde edilebiliyor? Bu kişi Allah’a ulaşmayı diledikten sonra hiçbir amel yapmadan ölse onun gideceği yer gene cennet olacaktır. Çünkü bütün günahları örtülmüştür. Peki, bu kişi Allahû Tealâ’ya ulaşmayı dilememiş olsaydı ne olacaktı? Tam tersi olacaktı gelin bakalım ne yapacaktı Allahû Tealâ. Kehf Suresinin 105. âyet-i kerimesi şöyle söylüyor:

18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen).

İşte onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.


“Kimler Allah’a mülâki olmayı inkâr ederse ve Allah’ın âyetlerini inkâr ederse -burada önemli olan Allah’a mülâki olmayı inkâr etmek- onların amelleri boşa gider.” diyor Allahû Tealâ. Onların amelleri boşa gider. Ne demek bu? O kişiler amel yapmışlar; namaz kılmışlar, oruç tutmuşlar, zekât vermişler, hacca gitmişler, kelime-i şahadet getirmişler, sevaplar işlemişler hep. 60 yıl, 70 yıl bu sevapları işlemişler hep. Ama Allah’a ulaşmayı dilememişlerse amelleri boşa gidiyor, sevgili kardeşlerim.

Öyleyse 73. fırkada değil bu insanlar amelleri boşa gidenler, 72. fırkadalar.  Öyleyse buradaki muhtevaya dikkatle bakın sevgili kardeşlerim! Bu muhtevada hepiniz için bütün güzellikler söz konusu. Allah’ın sizlere müjdelediği bütün güzellikler. Hepsi burada eğer o kişi Allah’a ulaşmayı dilemeseydi. Ne olacaktı? Gelin bakalım. Allahû Tealâ ne diyor Yûnus Suresinin 7 ve 8. âyet-i kerimesinde:

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatmeennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).

Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.

10/YÛNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).

İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).


Diyor ki Allahû Tealâ: “İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne). Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne): Onlar, Allah'a mülâki olmayı dilemezler. Muhakkak surette dilemezler. Onlar dünya hayatından razıdırlar ve dünya hayatıyla mutmain olurlar. Onlar Allah’ın âyetlerinden gâfildirler. Ve gidecekleri yer kazandıkları dereceler itibarıyla ateştir cehennemdir.” diyor Allahû Tealâ.

Öyleyse bir insan sevgili kardeşlerim, 73. fırkadaysa o Allah’a ulaşmayı dilemiştir. Dilemişse cehennemden mutlak olarak kurtulmuştur. Bu âyet-i kerime gereğince ve aynı zamanda bu kişi Allah’ın âyetlerinden g3afilde değildir. Allah’ın âyetlerinin şuurundadır. Ve bu şuurun gerektirdiği davranış biçimini sergilemiştir. Allah’a ulaşmayı dilemiştir. Dilemişse Allah’ın müjdeleri var! “Benim âyetlerimden gâfil değilsin sen.” diyor. Yani? Hani Allahû Tealâ ne diyordu bir kısım insanlar için Câsiye Suresinin 23. âyet-i kerimesinde:

45/CÂSİYE-23: E fe raeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveten, fe men yehdîhi min ba’dillâhi, e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).

Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Bu durumda Allah’tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?


“Onlar ki; hevalarını kendilerine ilâh edinirler.” diyor.  Hevalarını kendilerine ilâh edinirler Allahû Tealâ’yı Rab mevkiinden indiriyorlar.  Nefslerinin istediği bir herhangi bir konuda karar verecekler Allahû Tealâ’yı Rab mevkiinden indiriyorlar. Hevalarını nefslerinin afetlerini onun yerine koyuyorlar. O afet nefsin afeti neyi istemişse onu gerçekleştiriyorlar. Allahû Tealâ diyor ki:  “Allah onları onların ilimleri üzere dalâlette bırakır.” diyor. Ne demek bu? İlimleriyle bir şeyler bildiklerini zanneden bu insanlar  “İlimleriyle dalâlettedir.” diyor Allahû Tealâ. Allah’a ulaşmayı dilememiş bu insanlar onların sahip oldukları ilme rağmen “Biz onlara o ilimleriyle dalâlette bırakırız.” diyor. Sebebi, hevalarına tâbî olmaları. Kim bu insanlar? Kendilerine tebliğ yapıldığı zaman Allah’a ulaşmayı dilemeyenler. Dilemeyen herkesin dalâlette olduğunu gördük.

Bu insanlar sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Bu insanların problemleri var. Bunlar Allah ile bir beraberliğin içine giremeyenler bunlar, 72 fırkaya dağılmış olan insanlar hem Allah’ın âyetlerinden gâfiller hem de gidecekleri cehennem. Öyleyse soruyoruz herkese neden 73. fırkada değilsiniz? Eğer 73. fırkada olsaydınız sizlere ilimlerinden dolayı ‘dalâlette bırakılmışlar’ demeyecekti Allahû Tealâ. Sizleri dalâlette bırakmayacaktı. İlminiz sizi cehennemden de kurtaracaktı, dalâletten de kurtaracaktı çünkü Allah’ın âyetlerinde gâfil olmayanlar olacaktınız o zaman. Allah’a ulaşmayı dilemeyen herkesin gâflette olduğunu söylüyor Allahû Tealâ ama sevgili kardeşlerim, sizler Allah’a ulaşmayı dileyenlersiniz. Gideceğiniz yer mutlaka Allah’ın cennetidir.

Öyleyse hep müjdeler söz konusu, 73. fırkanın muhterem mensupları hepinize sesleniyorum! Allah’ın huzurunda hepinizi tebrik ediyorum. Bu hakikatlerin farkında olarak yaşayanlar! Sizler Allah’ın âyetlerinden gâfil değilsiniz. Sizlerin gideceğiniz yer cehennem değil, sizler cennete gidecek olanlarsınız. Sizler, 73. fırkanın müntesiplerisiniz. Bu kadar mı? Hayır. 73. fırkanın müntesipleri aynı zamanda şeytana kul olmaktan kurtulmuş olup Allah’a kul olanlardır. Allahû Tealâ ne diyordu Zâriyât-56’da:

51/ZÂRİYÂT-56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûni.

Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım.


“Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn(ya'budûni): Biz, insanları ve cinleri Bize kul olsunlar diye yarattık.” diyor Allahû Tealâ. Yani bütün insanlar doğdukları andan itibaren şeytanın kullarıdırlar. İşte sahâbe, sahâbe de öyle idi. Allahû Tealâ açık bir şekilde söylüyor öyle olduğunu. Zumer Suresi 17. âyet-i kerime:

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâdi.

Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!


“Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi): Onlar taguta kul idiler, taguta kul olmaktan kurtuldular. İnsan ve cin şeytanların kullarıydılar. Ona kul olmaktan kurtuldular. Çünkü Allah’a ulaşmayı dilediler. Onlara müjdeler vardır. Kullarımı müjdele!” diyor Allahû Tealâ. “Kullarım (şeytana kul iken) taguta kul iken sahâbe Allah’a kul olmuş.” Ne yapmışlar? Allah’a ulaşmayı dilemişler. Sahâbe olmuşlar. 73. fırkaya tâbî olmuşlar.

Öyleyse daha güzeli var mı sevgili kardeşlerim? 73. fırka müjdeler fırkası. Bu insanlar Allah’ın kulları olmak şerefine erenlerdir. Şeytanın kulu iken Allah’a kul olanlardır. Öyleyse şeytanın kulu olmaktan kurtulmak aslında çok kolay bir mesele. Allah’a kul olmak tek bir dilekle; Allah’a ulaşmayı dilemekle! Şeytanın kulu olmaktan, 72 fırkanın içinde bulunmaktan çıkacak kişi, 73. fırkaya gelecek içine girecek 73. fırkanın ve Allah’ın kulu olacak sevgili kardeşlerim. İşte böyle bir dizayn söz konusu. Öyleyse neden bahsediyoruz? 73. fırkadan bahsediyoruz. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in Fırka-ı Naciye dediği 73. fırka. Kim bu insanlar? Bunlar, Allah’a ulaşmayı dileyenler.

Öyleyse bunlar Allah’ın kulu değiller mi? Hayır, gördük ki; hayır, Allah’ın kulu değiller (şeytanın kulları) tagutun kulları. Peki, Allah’ın dostu da mı değiller? 72 fırkanın içindekiler Allah’ın dostu da değiller. Allah’ta onlara dost değil onlarda Allah’a dost değil. Onlar taguta  dost, tagutta onlara dost. İşte Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesi Allahû Tealâ orada buyuruyor ki Bu taguta dost olanlardan bahsediyor Allahû Tealâ:

2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilân nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.


Allahû Tealâ diyor ki: “Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti): Allah âmenû olanların (Bunun mânâsı: Allah’a ulaşmayı dilemektir.) Allah’a ulaşmayı dileyenlerin dostudur. Onları zulmetten nura çıkarır.” Yani onlar nefs tezkiyesi yoluyla kapkaranlık zulmette olan kalplerini 1. etapta %51 nurla mutlaka doldururlar. 2. etapta %100 nurla doldururlar. Birisi nefsin tezkiyesidir, ikincisi  tasfiyesidir.

Öyleyse sevgili kardeşlerim, o insanlar bunu yapanlar. Herşey öylesine güzel ki sevgili kardeşlerim! Bilmem ki, size nasıl anlatsam, nasıl anlatsam? Bu dille anlatılamıyor ki! Allah’ın dostu olanların yaşadığı mutluluk dille anlatılamaz ki, sevgili kardeşlerim kelimeler yetmez! Siz onun bir dostu olunda o zaman konuşalım bakın herşey ne kadar güzel olacak. Şu dünya gerçekten yaşanmaya değer bir yerdir. Eğer Allah’ın dostuysanız.

Sevgili kardeşlerim! Gördünüz ki; Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesi çok net ve açık bir biçimde olaya bakıyor. İnsanlar ya tagutun dostu ya da Allah’ın dostu ama Allah’a ulaşmayı dileyenler, Allah’ın dostu dilemeyenler, tagutun dostu. Öyleyse 73. fırkanın mensupları Allah’ın dostudurlar. Tagutun dostu iken Allah’a ulaşmayı dilemişler ve Allah’ın dostu olmak şerefine ermişler. Peki, daha önemli bir konu var mı? Var, 73. fırkadakiler hidayette olanlardır. Diğer 72 fırkanın içindekiler dalâlette olanlardır. Allahû Tealâ buyuruyor ki: “Allah dilediğini dalâlette bırakır. (Yani dalâlette olanlara Allahû Tealâ karışmaz onları kendi hallerine bırakır.) Ama O onlardan her kim Allah’a ulaşmayı dilerse Allah, onları Kendisine ulaştırır.” Ra’d Suresi 27. âyet-i kerime:

13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbihi, kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).

Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”


Öyleyse bu Ra’d Suresinin bu, 29. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ açık bir şekilde:

13/RA'D-29: Ellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti tûbâ lehum ve husnu meâb(meâbin).

Âmenû olanlar (ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dileyenler) ve salih amel (nefsi ıslâh edici amel) yapanlar ne mutlu onlara ve meabın (sığınağın) (en) güzeli onların.


Sadece Allah’a ulaşmayı dileyenlerin takva sahibi olduğunu söylüyor. Ötekiler takva sahibi değiller. Allahû Tealâ’nın dizaynı sevgili kardeşlerim, burada takva sahibi müessesesiyle onların hidayette olanlar olduğunu gördük. 73. fırkanın içindekiler hidayette olanlardır. 73. fırkanın içinde olmayanlar, diğer 72 fırkanın içinde olanlar, dalâlette kalanlardır. Allahû Tealâ sadece Allah’a ulaşmayı dileyenlerin dalâletten kurtulabildiğini hidayette olduğunu söylüyor.

Öyleyse 73. fırkada olabilmek bir mazhariyettir. Bir güzelliği yaşamaktır. Ve bunun içinde mutlaka Allah’a ulaşmayı dilemek temel şarttır. Sadece onlar dalâletten kurtulabilirler. İşte aynı açıdan bir başka âyet-i kerimeye daha bakıyoruz Yûnus Suresinin 45. âyet-i kerimesi:

10/YÛNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yeteârafûne beynehum, kad hasirallezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).

Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).


“Kimler Allah’a mülâki olmayı inkâr ederse onlar, hidayette değillerdir. Aynı zamanda hüsrandadır.” diyor Allahû Tealâ. Öyleyse Allah’a ulaşmayı dileyen inkâr etseydi, Allah’a ulaşmayı dilemezdi. Allah’a ulaşmayı inkâr etseydi Allah’a mülâki olmayı Allah’a ulaşmayı dilemezdi. Dileyen bu kişi demek ki; hidayette demek ki; hüsrandan da kendisini kurtarmış.

Sevgili kardeşlerim! Şu, 73. fırkadakilere dikkatle bakın! Sizler Mihr vakfının değerli müntesipleri hamdederiz, şükrederiz Allahû Tealâ’ya ki; sizler hidayet üzeresiniz. Sizler, 73. fırkayı oluşturuyorsunuz. Sizlerle beraber bütün Allah’a ulaşmayı dileyen herkes, 73. fırkanın kesinlikle içindedirler. Görüyor musunuz sevgili kardeşlerim? 73. fırkanın içinde olmak insanın bütün günahlarını günahlarının örtülmesine sebebiyet veriyor. 72. fırkanın içinde 72 fırkanın içinde olmaksa sevaplarının yok edilmesine sebebiyet veriyor. İbadetleri sebebiyle kazandıkları derecelerin bütünüyle yok edilmesine sebebiyet veriyor.  “Onların amelleri boşa gider.” diyor Allahû Tealâ.

Öyleyse bizi ilk defa dinleyenler sizlere sesleniyoruz! Neden Allah’a ulaşmayı dilemiyorsunuz? Eğer dilemezseniz görüyorsunuz ne kadar büyük dertlerle karşı karşıyasınız. 72 tane fırkanın içinde olanlardan birisiniz ama kim Allah’a ulaşmayı dilerse o 73. fırkanın içindedir.

Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allah’a ne kadar hamdetsek, şükretsek azdır ki; Yüce Rabbimiz bizlere bu ilmi öğretmiş. Kur’ân âyetleriyle öğretmiş. Kur’ân-ı öğretmiş bize emir vermiş. Demiş ki; sahâbe ve Peygamber Efendimiz (S.A.V) neyi yapmışlarsa sen insanları ona çağıracaksın. Bu çağrında sadece Kur’ân sana kâinatın en sağlam nuru olarak yardımcı olacak. Ve şimdi biz öyle yapıyoruz, sevgili kardeşlerim. Bütün insanları 14 asır evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbenin yaşadığı Kur’ân’daki İslâm’a davet ediyoruz! Yani 73. fırkaya davet diyoruz.

Allahû Tealâ hepinizi bizi dinleyen hidayette olan kardeşlerimiz dalâlette olan kişiler hepinize hitap ediyoruz! Allah’a ulaşmayı dileyin! Ve 73. fırkanın içinde olun bizim muhterem kardeşlerimiz gibi. Bundan 14 asır evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbe neyi yaşamışlarsa onları yaşayabilmek için ilk atmanız lâzımgelen adım Allah’a ulaşmayı dilemektir. Cehennemden o anda kurtulursunuz.

Sevgili kardeşlerim! 73. fırka hepinize armağan olsun. Allahû Tealâ’nın hepinizi hem cennet saadetine hem dünya saadetine ulaştırmasını Yüce Rabbimizden dileyerek sözlerimizi inşaallah burada tamamlıyoruz.

İmam İskender Ali  M İ H R